Salı, Ekim 24, 2006

Kaymaklı, Derinkuyu ve Ihlara Vadisi

Bugün Peribacalarını görmek yerine, değişiklik olsun diye, önce yeraltı şehirleri - Kaymaklı ve Derinkuyu'ya daha sonra da Ihlara Vadisine gitmeye karar verdik.
Kaymaklı ve Derinkuyu yer altı şehirleri tam anlamıyla muhteşem, öğrendiğimize göre, bu şehirlerin ço kaz bir bölümü turizme açılmış, yöre halkı kendi evlerinin altında da tüneller olduğunu ve bu tünellerden yanlarına mum alarak, komşu evlere ya da köylerin başka bölümlerine çıkabildiklerini söylüyor!
Ben buraya gelmeden önce, o yöre halkının o dönemde hep yeraltında kaldıklarını sanırdım, ancak işin aslı, sadece bu yerleri sığınak olarak kullanmaları imiş. Uçhisar, Ortahisar kaleleri ve tepelerde yakılan ateşlerle tehlike uyarıları halka verilirmiş ve halk da hemen sığınağa inermiş. Elbette, zengin ile yoksul arasındaki fark yer altında da göze çarpıyor; zengin yeraltı evleri odalardan oluşurken, ortahalli çiftçi aileri sığınak olarak tek bir göz oda kullanırlarmış. Bunun dığında herkesin ortak kullandığı bir mutfak, kiler, ahır, kilise, hatta okul da yine sığınak içinde yaratılmış. Yani insan sanki o dönem insanı için tehlike oluştuğu zaman uzun süre devam ettiği için -günlük hayatlarını uzun süreler devam ettirebilecekleri- alanlar yarattığını düşünüyor; özellikle de bugünün insanının apartman altlarına yaptıkları sığınaklarla karşılaştırıldığı zaman!


Ihlara Vadisi ise, Derinkuyu'dan yaklaşık 50 km uzaklıkta; açıkçası bu kadar büyük bir alan beklemiyordum. Biz Ihlara bölümünden vadiyi gezdik, bir de Güzelhisar bölümünden gezilen kısımları varmış ancak oralara bizim girdiğimiz alandan ulaşımyoktu. Yine de, vadideki tüm büyük kiliseleri görebildik; Ağaçaltı Kilisesi, Pürenli Seki Kilisesi, Kokar Kilisesi, Sümbüllü Kilise, Yılanlı Kilise ve Kargedik Kilise.


Neredeyse her bir kilise için ayrı ayrı kayalara tırmanma zorunluluğundan bahsetmeye gerek bile yok, o dönem insanı nedense hep tırmanış parkurlarının tepesine inşa etmiş kiliseleri ... Özellikle vadiye inen yüzlerce basamaktan sonra, dere yolunu takip ederek yaptığınız trekking ve kiliseye ulaşmak için yaptığınız tırmanışlar oldukça yorucu... ama çok keyifli.
Akşam ise, Ürgüp'te kiremitte yapılmş vejetaryen tas kebabı yedim! Çok ilginç, çünkü testi içine koydukları sebzeleri güveç gibi pişiriyorlar, daha sonra da testiyi önünüzde kırıyorlar. Siz kırık testi içinden yiyorsunuz yemeği! İstanbulda çömlekçilerde bu testilerden bulursam arkadaşlara mutlaka sürpriz yapacağım!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder