Dün biz de yeğenim Melis'i götürme bahanesi ile Masstival'daydık. Daha doğrusu aslında biz Avril Lavigne'i seyretmek istiyorduk, ama sadece Avril'in biletleri satılmıyordu, biz de mecburen tüm gün festival bileti aldık. İlginç ve eğlenceli olacağını düşünerek öle vakti festival alanı olan Parkorman'a gittik.
Düşünün ki oraya zaten eğlenmek için gitmişiz, ne kötü gidebilir ki?
Ama malesef pek de düşündüğümüz gibi olmadı, organizatörler malesef büyük bir ismi getirmenin yeterli olduğunu düşünmüş olacaklar ki, gelen kişilerin temel ihtiyaçları olan yiyecek ihtiyacını unutmuşlardı ya da pardon kendi kişisel beslenme tercihlerini festivale katılan herkese dayattılar.
Tüm gün boyunca biletiniz kesildikten sonra fare kapanı gibi dışarı çıkamadığınız festival alanında -bu yaz sıcağında- sadece hot-dog, balık ekmek, ton balığı, kokoreç ve köfre ekmek servisi yapıldı - ben vejetaryenim ve aç kaldım elbette, bana yemek olarak verdikleri tek seçenek tatlı niyetine waffle idi, o da herhalde kan şekerim düşüp bayılmamam için menüye konmuştu. Ama diğer yandan, zaten fast-food kurbanı iyi beslenmeyen gençlere, bu sıcakta kokoreç yedirme gibi bir süper fikri kim üretti gerçekten merak ettim. Obez olma yolunda giden gençler bu sağlıksız, yağlı ve tüm gün çevrenizde koktuğu zaman vejetaryen olmasanızda midenizi kaldıran bu gıdaları tüketirken, bir kısmı ise hiç bir şeye yememeyi tercih etti, öyle ki Avril'i beklerken tanıştığımız Üsküdar Cumhuriyet Lisesi'nden mezun dört arkadaş aç bir şekilde tüm gün güneş altında bekleştiler.
Ha bu arada, bu kadar kısıtlı sayıda yemek sunulan bir menüdeki içecek seçeneği sonsuzdu diyebilirm, bir konserde içmeyi aklınızdan bile geçirmeyeceğiniz içecekler menüde vardı - hepsi tek bir kare fotoğrafa sığamadı düşünün ki!
Tabi tüm bunlar Parkorman'ın menülü yemeklerinden yemezseniz geçerli, malesef sadece salatasından tatlısına menü olarak hazırlanmış bu yemeklerde de vejetaryen alternatif yoktu (yani ben cidden aç kaldım), fiyatlar ise konserin geneline katıldığı çok net olan öğrenci kitlesi için son derece pahalıydı. (tabi konser bileti kadar bir ücreti, yemek için de ödemeyi kabul ediyorsanız o ayrı!)
Malesef unutulan bir diğer hizmet ise tuvalet hizmetleriydi, öğlen üzeri temiz olan tuvaletler, tuvalet bakımları yapılmayınca saat 15.00 sonrası burnunuzu tıkayarak girdiğiniz yerler halini aldı. Tuvalet kağıdı, ve hatta lavabo yanında sıvı sabun bulunmazlar arasına girdi. Nasıl olup da onca görevli ortalarda dolaşırken, iki ya da üç temizlik görevlisi tutmak bu kadar zor olabiliyor anlayamadık.
Bir diğer unutulan konu ise, gölge altında oturulabilecek alanın sınırlı olmasıydı. Nasıl oluyor da, tüm gün "festival" düzenleyip, iki küçük tenteli alanın yeterli olabileceği düşünülüyor anlayamadım...
Yani kısaca, Avril Lavigne sahneye çıkana kadar keyfimiz kaçtı, bir yandan verdğimiz paraya mı yanalım, yoksa lüzumsuz geçirilen bir güne mi diye kara kara düşünürken, eğer kalkıp eve gitmediysek tek sebebimiz yeğenim Melis'in Avril'i görme konusundaki kararlılığıydı ... Mecburen onun hatırına biz de güneş altında bekleştik...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder