Salı, Mayıs 29, 2007

Prag Hatıraları 3...

İşte bu da ünlü Charles Köprüsü. Kaldığımız otel Prag kalesine çok yakın olduğu için, önce kaleden aşağı inen muhteşem caddeden geçiyorsunuz, ardından da köprü üstünden Vlatava nehrini aşıyorsunuz. Benden size tavsiye; cadde üzerinde yer alan bir çok cafe ve restaurant'ı denemeden yolunuza devam etmeyin, herbiri çok orjinal ve zevkle döşenmiş mekanlar...
Charles köprsünüde ise, birbiri peşi sıra dizilmiş anıt heykellerde hem dinsel hem de Prag şehri için önemli işler başarmış şahsiyetleri seyredebilirsiniz. Tabi, diğer yandan sokak çalgıcıları ve gösteri yapanları da gözden kaçırmayın...

Prag şehri içinde bir çok müze barındırıyor, benim için bir şehri tanımak demek müzelerini de görmek demek olduğu için en az iki günümüzü müze gezilerine ayırdık. Tüm müzeler hakkında bilgi almak için buraya tıklayınız. Yahudi müzesini, Ulusal müzeyi ve dekoratif sanatlar müzesini özellikle öneririm.
Bu arada müze deyince, yeni açılan bir yeri de ziyaret etmeden geçemedik; Charles Bridge'i geçer geçmez astrolonomik saate giderken biraz derme çatma bir tabela gözümüze çarptı; ortaçağdaki işkence aletlerini gösteren bir müze! vardı. Ne kadar kötü olabilir ki diye düşünerek içeri biz girdik, siz girmeden düşünün. Her şeyden önce tüm aletleri tekrar üretmişler, yanlarına tablelar asarak ne şekilde kullanıldığını anlatmışlar ve yine yan tarafa listeler asarak kimlerin o dönemde bu aletin kullanılmasıyla öldürüldüğünü de belirtmişler. Ortaçağda "cadı avı" çılgınlığının devam ettği dönemde kadınlara uygulanan bu yöntemleri ibret olsun diye görmekte fayda olabilir, ama günün geri kalanını gözleriniz kocaman kocaman açılmış dehşet içinde geçiriyorsunuz bunu da not edin... Düşünün ki, insan doğasının ne kadar dışına çıkabiliyor; birisi akıl etmiş- kafa yormuş bu aletleri teknik olarak çizip üretmiş, bir diğeri bu aleti başka birisinin üzerinde kullanmayı kabul etmiş, ve bir halk kitlesi düşünün ki, hepsi seyretmiş ve sesini çıkarmamış!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder