Perşembe, Haziran 28, 2007

Boğaz sefası

Güya İstanbul'da yaşıyoruz... İstanbul'da eğer açıkhava konserlerine gitmiyorsak, Kapalıçarşı'yı adım adım bilmiyorsak, Galata-Eyüp gibi tarih kokan sokakları gezmiyorsak, Kavaklar'a gitmiyorsak, senede bir boğaz turu yapmıyorsak İstanbul'da yaşıyoruz denilebilri mi? Tüm bunları çıkardığımızda geriye İstanbul'un sadece trafiği, pahalılığı, çamuru ve tozu kalıyor...

Son dönemlerde bir tesadüftür her sene tekneyle boğaz turu yapar oldum. Geçtiğimiz akşam da şirket "yaza merhaba" günümüz sebebiyle yine boğazdaydık. Havaların gece 33 dereceyi gösterdiği bu günlerde, harika bir fikirdi doğrusu...

Öncce Kabataş, sonra Beylerbeyine uğrayan tekne, hepimizi aldıktan sonra yavaş yavaş Karadeniz'e doğru gitmeye başladı, boğaz o kadar güzel ki, gerek boğazı çevreleyen tarihi yalıların güzelliği, gerekse her girinti çıkıntıda sanki farklı gölleri geziyormuşçasına sizi alıp götüren manzarası görülmeye değerdi.

Akşam hava karardıktan sonraysa, şehir ışıkları bir başka güzel görünüyor. Tüm eski şehirlerin hep su kenarlarına kurulmasına şaşmamalı, belki de atalarımız sadece ihtiyaç olduğu için suyun çevresinde toplanmadılar, onlar da bizler gibi suyu ve suyun üzerine düşen yansımaları seyre daldılar!!!

Böyle bir gezide neye ihtiyaç olur, iyi arkadaşlara! İşte benim de şansım bu gezide yanımda iki iyi arkadaşımın da bulunmasıydı, tüm gece Selin ve Ayşe ile daha bir keyifliydi!
İyi ki gitmişiz...

1 yorum:

  1. orijinal şekilde birinci ağızdan yazılmış boğaz turu yazılarını okumak beni hep heyecanlandırmıştır. her yazıda farklı fotoğrafları ve duyguları görmenin tadı da bir başka. yazara vaktini ayırıp bu yazıyı bizlerle paylaştığı için teşekkürlerimi iletiyorum.

    YanıtlaSil