Perşembe, Temmuz 05, 2007

Şirince Köyü

Eski Foça'dan çıktıktan sonra, ilk durağımız Selçuk oldu. Burada aslında Efes Harabelerini görelim istemiştik ama tam yoldan giderken köşede Şirince Köyü tabelasını gördük. Bu kadar nam salmış bir köyü görmeden geçmek olmazdı, hemen saptık.
Şirince köyüne Selçuk'taki tabeladan girdikten sonra 8-9 km dağ yolu ile ulaşılıyor. Yol temiz asfalt, yalnız biraz dar, karşıdan "usta şoförler" geldiği zaman dikkatli olmanız gerekiyor, zira virajlı yollarda biraz fazla hızlı gidiyorlar...
Şirince fazlasıyla turistik bir mini köy, içinde Bodrum pazarını aratmayacak büyükçe bir çarşısı bulunuyor, hem şarapları hem de zeytinyağı ünlü ama bunun dışında çıfıt çarşısı da var. Yine de köy kahvesi dahil normal bir köyde görebileceğiniz işletmeleri de görebiliyorsunuz.
Şirinceyi gezmek için bir plana ihtiyacınız yok, tüm yollar birbirine bağlanıyor. Çarşının içinden geçince labirent gibi dar sokaklardan yürüyerek tepelere doğru çıkabiliyorsunuz. Çıkınca yukarıda sizi bir sürpriz bekliyor, köyün tarihi bir kilisesi var.
St Jean kilisesi, bir anda sokakların arasından köyün en tepe noktalarından birinde (belki de en yüksek noktasıdır) karşınıza çıkıveriyor. Bilmiyorum hiç dikkatinizi çekti mi ama genelde tapınaklar / Tanrı'nın Evleri hep tepe noktalara inşa edilmiş zamanında. Bu arada, kilisenin içi her zamanki gibi boş, umarım içinde bulunan eserler hala Türkiye'de sergileniyordur, malum çoğu zaman bu eserleri görmek için Berlin Müzesi'ne ya da British Museum'a gitmek gerekiyor.
Kilisenin bahçesinde sizi Meryem Ana karşılıyor - Meryem Ana evinin bahçesinde bulunan heykelin aynısını buraya da dikmişler. İçine girdiğinizde ise genişçe bir alanın her iki tarafında ikişer duvar resminden İsa Peygamber sizi seyrediyor. Zaten yolumuz Meryem Ana evine düşeceği için şimdiden Meryem Ana'yı, İsa'yı görmek büyük bir sürpriz oldu. Kilisenin bahçesinde ise ayaklarıma ufak bir şey dolandı, dönüp baktığımda daha neredeyse henüz doğmuş diyebileceğim bir kedi yavrusu gördüm. Neredeyse tek bir işaret parmağınızla kaldırabileceğiniz ağırlıkta, şirin mi şirin, kocaman gözlü bir kedicik. Bana tabi Pati'yi hatırlattı, Paticik şimdi kimbilir neler yapıyordur diye düşündüm, hüzünlendim biraz - keşke o da benimle buralara gelebilseydi ve keyif alabilseydi de birlikte gezebilseydik, ne güzel olurdu. Kedi yavrusunu annesine teslim ettikten sonra yolumuza devam ettik.
Buralar güzelmiş gerçekten...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder