Perşembe, Temmuz 19, 2007

Meryem Ana'nın Evi - Panaya Kapulu


Daha yeni okudum biliyorsunuz Ata Nirun'un yazdığı Panaya Kapulu isimli kitabı. Eh, bu kadar bilgi aldıktan sonra ve oralardan geçerken Meryem Ana'nın Evine uğramadan gitmek olmazdı...
Efes antik şehrinin yolu üzerinden devam ettiğinizde, Bülbül Dağı denilen bir dağa tırmanıyorsunuz, bu dağ yolu sizi Meryem Ana'nın evine ulaştırıyor. İçerisi daha girişten itibaren çok modern, bir bekçi sizi karşılıyor, otoparkı var.
Otopark'tan iç alana doğru yürüyünce, sağlı sollu sizi kafterya ve dükkanlar karşılıyor - turistik hediye alıp, evine götürmek isteyenler için sayısız Meryem Ana heykelciği ve hristiyan semboller/resimler burada mevcut. Kitabın verdiği heyecanla tüm bu yerleri çarçabuk geçerek eve yaklaştık. Birden etrafın sessizleştiğini ve duyulan tek patırtının çevredeki ormanda yuva yapmış cırcır böceklerinden geldiğini söylemem gerek, bu kadar patırtı yapan cırcırböceğini hiç duymamıştım, sanki "hangimiz daha çok bağıracağız" yarışması yapıyorlardı...
merdivenlerden yukarı çıkarken, sağ yanda yer alan yazıları okuyarak, bilgilendik, gerçi dediğim gibi zaten kitabı okuyup gelmiştim ama olsun! Merdivenlerin sonunda ise, bizi Meryem Ana heykeli karşıladı - kollarını açmış bizi bekliyor gibi bir hali vardı.
Dışarıda bir kaç rahip ve rahibe dışında önce fazla bir kalabalık yoktu, biz de hemen eve girmeyi tercih ettik. Zaten ev dedigimiz bir mini giriş (holden), ana salona girdiğiniz, daha sonra da sağa döndüğünüzde bir ikinci odanın içine girdiğiniz mini bir alana sahip.
Evin girişinde bir kaç küçük sunak yapılmış, bunlardan birinde Ata Nirun'un kitabında geçen rahibe Caterina Emmerich'in de resmi bulunuyor. Bunun dışında, girişin say yanında Efes'in Hanımı (Lady of Ephesus) ismiyla de anılan Meryem Ana'nın bir resmini görüyorsunuz.

Ana salona geçtiğinizde ise, kenarlara oturmanız ve dua etmeniz için sandalyeler yerleştirilmiş, bunun dışında odadaki tek eşya, girişin tam karşısına denk gelen yerde yer alan Meryem Ana Heykeli ve sunağı. Orada bulunan kişilerden, eskiden dilek mumlarının da bu odada yakıldığını, ama odanın duvarlarını isle kapladığından artık mumların dışarıda yakıldığını öğreniyoruz.
Tabi, dilek mumunun işleyiş şeklini bilirsiniz; bir dilek tutarak mumu yakarsınız ve mumun yanıp sönmesiyle dileğinizin gerçekleşeceğine inanırsınız. Dışarıya konan mumların rüzgardan sönmesi durumunda, dileklerin gerçekleşmeme (!) ihtimalinin kuvvetle muhtemel olduğunu göz önünde bulundurmak lazım.
Her neyse, ana odanın sakinliğinin çekim gücünü inkar etmek mümkün değil, bu kadar güzel düşüncelerle dolu olan yerlerdeki huzurlu hava sizi hemen yakalar, bu nedenle biz de biraz oturup sakinleştik. Artık odadan ayrılma vaktimizin geldiğini anladığımızdaysa, sağdaki yan odaya girerek turumuzu tamamladık. Yandaki resimde gördüğünüz bu odada yer alan bir duvar resmi - açıkçası resmin altında bir açıklama olmadığından ve kitaplarda da bilgi olmadığından bu resmi kim yaptı bilemiyorum...
Çıkışta, Meryem Ana'nın şifalı olduğu ileri sürülen kaynak suyundan bol bol içerek yolumuza devam ettik...

1 yorum:

  1. Demek çok da fazla birşey değişmemiş Meryem Ana evinde, mumun dışarda yakılması dışında..:)
    Kusal gezinti için teşekkürler..

    YanıtlaSil